29 Haziran 2012 Cuma

Onlara Ne oldu? Aztekler



İspanyol Komutan Hernando Cortes ve tepeden tırnağa silahlı bir avuç askeri, Tenochtitlan kentinin kapısına ulaştıklarında gözlerine inanamamışlardı. Karşılarında Venedik kentinin bile sönük kaldığı lüks ve büyük bir kent vardı. Bir gölün üzerinde kurulu olan kent sayısız yapay adanın üzerine yayılıyor ve çok sayıda köprü, kanalların üzerinden adaları birbirine bağlıyordu. Çok geniş bulvarlara, sayısız tapınaklara sahip Tenochtitlan  kentinin o tarihte nüfusunun 150.000 olduğu tahmin edilmişti. Bu rakam belki bugün için pek bir şey ifade etmiyor, ama o tarihte Tenochtitlan’ı dünyanın en kalabalık kentlerinden biri yapıyordu.

Tenochtitlan   kentini kuran Aztekler, Orta Amerika’ya kuzeyden göçen bir kavimdiler. Uzun yıllar kendi bölgelerindeki diğer halklar tarafından “barbar” olarak nitelendirilmişlerdi.13. yüzyılda kendilerinden önce kuzeyden orta Amerika’ya doğru yürüyüşe geçen Toltekler’i izleyen Aztekler, tam 2 yüzyıl boyunca bu bölgeyi ellerinde tuttular. Çok katı kurallara sahip aristokrasisi, gelişmiş kurumlarıyla tarihin en güçlü merkezi devletlerinden birini kurmuşlardı.

Bugün bütün tarihçiler, çıplak ayakla ve yırtık pırtık giysiler ile kuzeyden güneye doğru hareket eden bu kavmin, çok kısa süre içinde nasıl bu kadar güçlü bir imparatorluk kurabildiklerini araştırıyorlar. Bir grup tarihçiye göre çok mükemmel birer savaşçı olan Aztekler, aynı zamanda olağanüstü bir uyum yeteneğine sahiptiler. Örneğin uzun göç yolları boyunca önlerine çıkan her halktan kendileri için iyi olanı almayı becermişlerdi. Çok tanrılı dinlerinin de büyük ölçüde kuzeyde yaşarken temas halinde oldukları Kuzey Amerika yerlilerinin dini inançlarından kaynaklandığı belirtilmekte.


Aztekler kendilerini “Güneşin seçilmiş halkı” olarak görüyorlardı ve ona sık sık savaş esiri kurban ediyorlardı. Astronomi konusunda zamanın diğer topluluklarına oranla çok daha ileri bilgilere sahiptiler…

Bugün tarihçilerin anlamaya çalıştıkları bir başka konu da , böylesine kısa bir süre içinde 100-150 bin nüfusu bulan kentler oluşturan Aztekler’in kısa bir süre içinde bir avuç İspanyol conquistador’u tarafından kısa bir süre içinde yıkılmaları.

Aslında bu konu tarihte çok abartılıyor. Aztekler’i yok eden kesinlikle Cortes ve bir avuç maceracı değil. O dönemde bugünkü Meksika toprakları içinde Aztekler’in yanı sıra başka yerli kavimlerin de yaşadığı biliniyor. İşte bu kavimler iyice güçlenen ve tüm kaynakları kullanmaya başlayan Aztekler’den rahatsızlardı. Bunlar, düşmanlarının yenilmesini sağlamak için İspanyollarla iş birliğine girdiler ve onlara hem rehberlik hem de askeri yardım yaptılar. Böylece, Aztekler’in yaşadığı tüm Meksika toprakları 1524 tarihinde İspanyolların egemenliği altına girdi. Hıristiyan dinin kabul etmeyen binlerce yerli ve Aztek işkencelerle öldürüldü.


İspanyol baskısı bugün bile sürmekte. Ülkenin kırsal kesiminde konuşulan ve bir Aztek lehçesi olan “Nahuatl” dili resmen yasak . Bir çok tarihçi çok az sayıda kalan Aztekler’in İspanyol göçmenlerle kaynaştığını ve böylece bugünkü Meksika’nın melez halkının meydana geldiğini söylüyorlar. Gerçekten de bugün bir çok melez Meksikalının yüz hatları eski Aztek maskelerindeki görüntüleri anımsatıyor. 

˜SON

15 Haziran 2012 Cuma

Onlara Ne oldu? Hunlar



Atilla zamanında Hun İmparatorluğu

IV. Yüzyılın sonlarına doğru Avrupa korkunç bir panik içindeydi. Kır faresi derisinden yapılmış giysiler giyen bir takım atlılar, özellikle Avrupa’nın doğusunda görülmeye başlamışlardı. “Hun” adı verilen bu insanlar önlerine çıkan kentleri yağmalıyor, kabileleri soyup soğana çeviriyorlardı. Atlarının üstünde yiyip içiyor ve yine atlarının üstünde uyuyorlar, kendilerine direnmeyip teslim olanlara ağır vergiler ödetiyorlardı. 

Hun Savaşı, Johann Nepomuk Geiger(1805–1880)

Bugün bile onların kim olduklarına dair tartışmalar sürüyor. Önceleri bu insanların Xiong-nu isimli göçebe Korelilerin torunları oldukları iddia edildi. Ne var ki, Koreli göçebe kabilesi tezi bugün tamamen terkedilmiş durumda. Avrupa’yı titreten Hunlar’ın Moğollar ve Türkler gibi bir Ural-Altay halkı olduğu kabul edilmekte. Kökenleri ne olursa olsun, Asya’dan Ural dağları üzerinden Avrupa’ya giren Hunlar’ın bu eylemin arkasındaki neden açlık ve soğuktu. Tarihte, haklarında en asılsız bilgiler üretilen topluluklardan biri oldular. Bir çok Batılı kaynak onların acımazsızlığından söz etti. Hun kelimesi barbarlık ve terör ile birlikte anıldı.

Hunların çok iyi ata bindikleri, çok iyi ok attıkları ve güçlü birer savaşçı oldukları bir gerçekti. Çoğu kez esir ettikleri düşmanlarını öldürmez onları kendi orduları içinde asimile ederlerdi. Sonuçta Hunlar, içinde küçük bir azınlık durumuna düştükleri dev bir uluslar mozaiği oldular. Bu bağlamda Avrupa’da yeni kurulan Hun Birliği etnik yada ulusal bir kökene değil siyasal temellere dayanıyordu. Bugün bir çok tarihçi Hunlar’ın Avrupa’da çok geniş topraklar elde etmediklerini çok iyi diplomasi kurallarını uygulamalarına, zeka ve kurnazlıklarına bağlıyor. Bu diplomasi kurnazlığının en somut örnekleri ise Hunlar’ın efsanevi lideri Atilla’ya ait. “Tanrının sopası” lakaplı Atilla’nın Avrupa’da ki ilerleyişi, diğer güçlerin aralarındaki anlaşmazlıkları kullanarak gerçekleştirdiği biliniyor. Gerek Doğu gerekse Batı Roma İmparatorluğu ile her zaman iyi ilişkiler kurmuş ve Roma lejyonlarıyla sürekli karşı karşıya gelmekten kaçınmıştı. Nitekim, bazı Roma imparatorları, daha kuzeyden gelecek barbar kavimlerine set oluşturması için Atilla’ya Tuna boylarına yerleşme izni vermişti. Batı Avrupa Hun İmparatorluğu Atilla ile öylesine özdeşleşmiş, öylesine onun ince diplomasi oyunları üzerine kurulmuştu ki, M.S. 453 yılında Atilla’nın ölümünden sonra kısa bir süre sonra parçalanmaya başladı. Hun Birliği’ni oluşturan ulusların her biri kendi beyliklerini ve krallıklarını ilan ettiler.

Atilla

Olayların bundan sonrası daha karmaşık. Tarihçiler, bazı Hunlar’ın İtalya ve Macaristan’da kaldıkları konusunda görüş birliğine sahipler. Bazı Hunlar’ın ise tekrar geldikleri yere Volga boylarına çekildikleri tahmin ediliyor. Ama Hunlar’ın asıl büyük çoğunluğunun kendileri gibi Ural-Altay ailesinden olan Türkler ile kaynaştıkları sanılıyor. Bu birleşmeden doğan Avarların 6. yüzyılda Macaristan ovaların  istila ettikleri ve ancak 9. yüzyılda buradan çekildikleri biliniyor. 7. yüzyılda bugünkü Bulgaristan’ı kuran insanların ataları olan proto-Bulgarlar’ın da Avrupa Hunları’nın devamı olduğu tahmin ediliyor. Bazı tarihçilere göre bugünkü Kazakların ataları da Avrupa Hunları.

Atilla’nın çocukları bir yandan Avrupa’da tutunmaya çalışırken, bir bölümü yeniden Asya steplerine dönmüş ve kaderlerini Asya’ya bağlanmıştı. Nitekim, 4. ve 6. yüzyıl aralarında “Beyaz Hunlar” adı verilen bir Hun kavmi önce Sasani İran’ını istila etmiş daha sonra da kuzeye Hindistan’a doğru yönelmişti. Bu bölgelerde egemenlik süren “Gupta” devletini yıkna bu Hunlar, Hind aristokrasisiyle kaynaşmış ve onların içinde erimişti. 


- Sonraki Konu: Onlara Ne Oldu? Aztekler - 

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails