1 Temmuz 2011 Cuma

Rasputin I

RASPUTIN




Rus Çarı II. Nikola, günlüğünün 1 Kasım 1905 tarihli bölümünde şunları yazmıştı: "Tanrının, Tobolsk bölgesinden gelen Gregori adındaki elçisini kabul etmemiz gerekiyor..."

O anda Nikola dahil hiç kimse, bu "tanrı elçisini"nin gelecek on yıl içinde kraliyet ailesinin hem kurtuluşunu hem de çöküşünü hazırlayacağını; Çar'ın biricik oğlunu iyileştireceğini ve yine Çar'ın tacını yitirmesine yol açacağını bilemezdi.

Tobolsk bölgesinden gelen bu adam, Nikola ve ailesi tarafından "Gregori Yefimoviç" adıyla çağrılıyordu; tarihte ise daha çok "Rasputin" adıyla tanındı. Gregori Yefimoviç Rasputin,1870 yılında Moskova'nın 2000 km. doğusunda, Sibirya'nın Pokrovskoye kasabasında doğmuştu. Doğum tarihi bile net olmayan bu adamın gerçek adı konusunda da bazı şüpheler vardı. Ailenin soyadı olan Rasputin'in söz konusu olan kasabanın eski adından geldiği sanılıyordu.  Palkino Rasputye "Bir yol ayrımı" demekti. Ne var ki Rasputin'i eleştirenler ve ondan nefret edenler, Rusça "baştan çıkarılmış" anlamına gelen rasputine sözcüğüyle olan benzerliği onu kötülemek için kullanmakta geri kalmamışlardı.

Rasputin'in gençliği ile ilgili kayda değer bir bilgi yok ancak onun manevi güçlerinin ortaya çıkmasına ilişkin pek çok öykü anlatılıyordu. Oysa St. Petersburg halkının tanıdığı genç Rasputin hakkında daha çok şey biliniyordu. Bir arabacı olarak sürekli gezen Rasputin'in gençliği kadınların peşinden koşmakla geçmiş ve bir iki hırsızlık olayından dolayı yargılanmıştı. Rasputin'in dine olan düşkünlüğü ise ahlaksız yaşamı ile taban tabana zıttı.

1890'da Rasputin biraz uslanmış evlenerek o yılın sonunda bir oğul sahibi olmuştu. Ama evdeki sakinliği uzun sürmedi, bir sonraki yıl Yunanistan'ın Athos dağındaki ünlü manastıra dinsel amaçlı bir ziyaret yapmaya karar verdi. Üç bin km'lik yolu üç ayda yürümüş, dönmeden önce de Kutsal Topraklara bir ziyaret yapmıştı. Bu yolculuk sonunda inanılmaz derecede değişen Rasputin'in manastırdaki deneyimleri sonucunda bir rahip olamayacağı ancak tanrının ondan vaaz vermesini istediği yargısına varmıştı. Bu yüzden, memleketi Pokrovskoye'de bir tür bağımsız vaazci olarak dolaşmaya başladı.

1900 yılında gelindiğinde, Rasputin Sibirya'nın her yanında hastaları iyileştirme gücüyle ve kutsal yazıları yorumlamasıyla tanınıyordu. Çok az okuma yazma bilmesine rağmen yöredeki pek çok öteki din adamlarından belirgin bir biçimde ayrılmasını sağlayan bir çekiciliği vardı. Orta boylu ama güçlü bir adamdı. Saçı sakalı uzun ve dağınıktı. Ama gözleri onun özel biri olmasını sağlıyordu. Bugün de fotoğraflarında açıkca görülen koyu mavi derin bakışlı gözleri insanları sersemleten bir etkiye sahipti. (Aynı etki Hitler'de de mevcuttu)

Rasputin, 1903 yılında St. Peterburg'a geldi, kilise yetkilileri ünün biliyorlardı. Beş ay kaldığı bu şehirde önde gelen papazlarla ve dinbilimcilerle tanıştı. İki yıl sonra geri döndüğünde de Rasputin saray çevrelerinde görülmeye başladı. St. Peterburg sosyetesi bu tuhaf Sibiryalı'yı hemen pek çok çoğu Düşes Militsa tarafından keşfedilmiş olan ruhçular, gizemciler sınıfına dahil etti. Militsa'nın kocası Dük Nikola'da Rasputin'in hasta köpeğini iyileştirmesi ile hayranları arasına katıldı.

1905 yılının nisan ayına gelindiğinde gizli polis bile bu kutsal adamın yaptıklarıyla ilgilenmeye başladı. Sonunda 1 Kasım 1905'te Dük Nikola'nın malikanesinde Çar II. Nikola ile tanıştırıldığında Rasputin'in yükselişi pekişmiş oldu.  


Devam edecek...

1 yorum:

  1. Hep benzer hikayeler. Çıkılan upuzun kutsal yürüyüşler ve Tanrının istekleri.. Tarih hep bir tekerrür halinde.

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails