31 Aralık 2010 Cuma

Mutlu Seneler

2010 benim için gayet güzel bir yıl oldu.

Kurabiyemin 1. yaşını kutladık. Her ne kadar 2010'un son günlerinde hastalanıp beni üzmüş olsada 15. ayımızı bitirdik. Onun birbirinden güzel anlarına şahit oldum.

Çok kitap okudum, bloglarım sayesinde çok güzel arkadaşlıklar kurdum. Şahane kitap okuma projeleri gerçekleştirdik. 2011 yılında da bu projeler devam edecek. 

Uzun zamandır istediğim tatilimi yaptım, uzun zamandır görmek istediğim yerleri gördüm.

Çok fazla film izleyemedim ama en güzeli televizyonu hayatımdan çıkardım.

Güzel fikirler buldum...

En güzeli Postcrossing'e üye oldum kartlarımı yolladım şimdi bana gelmesini heyecanla bekliyorum.

Hayatımda ilk defa bir çekilişten kitap kazandım -kızımın şansına kayıt olmuştum :)-

Bu yıl biterken kızımın hastalığı dışında herşey gayet hoş gözüküyor. Kendimi iyi hissediyorum. Geçen yıl başında da böyle hissetmiştim. Sanırım bu kurabiyemin bizim hayatımıza getirdiği mucizenin bir sonucu...

2011 den çok küçük isteklerim var:
1. Sağlık
2. Kitap
3. ALES'ten 70 almak (67 de takıldım kaldım)

Umarım bu minik dileklerim gerçekleşir ve 2011 çok daha güzelleşir. Sizin de yaşadığınız en güzel yıl olsun. Mutlu yıllar...

24 Aralık 2010 Cuma

Antik Mısır III

FİRAVUNUN TAŞA KAZINMIŞ GÜCÜ



Eski uygarlılarda bireyin yaşarken bulunduğu mevki, ölümden sonra nasıl gömüleceğine yansıyordu. Mısır da mezar, ölünün dünya ötesi yaşamda gereksinecekleriyle birlikte gömüldüğü ebedi ev olarak nitelendiriliyordu. Bu nedenle Mısırlılar hükümdarlarına tanrısal egemenlik kavramını yansıtan görkemli mezarlar inşa ediyorlardı. Bunlar zamanla bazı dönüşümler geçirdi. “Piramit” diye tanımladığımız o özel yapı, çok önce başlamış bir evrimin sonucundan başka bir şey değil. Nitekim başlangıçta duvarları hafifçe eğik olan kaba tuğlalardan yapılma “mastaba”yı buluyoruz. Bunun içinde toprağa kazılmış kuyunun dibinde mezar odası bulunuyor.


Tarih bize piramidi icat edenin adının da aktardı: İmhotep. O, Sakkara yöresinde Firavun Zoser’in piramidini inşa etmeye başladı. Mastaba planını uygulayarak “ebedi” kabul edilen taş bloklardan ilk piramidi yaptı. Burada mimarın sonradan tanrısal bir ün kazandıracak olan dahice fikri ortaya çıktı. İnsanın aklına hemen firavunun göğe çıkışını çağrıştıran dev bir merdiven olacak şekildeki kalınlığı aynı ama genişliği azalan birbirine eş üç tabakayı üs üste koydu. Dört başlangıç öğesine iki tane daha ekleyerek yüksekliği 60 metreye ulaşan 6 katlı bir yapı elde etti. Böylece sonradan gelen bütün piramitlerin atası olan “basamaklı piramit” doğdu. İmhotep, kuzey kanadına bir tapınak yaptırdı. buradan çıkan koridor toprağa dalıyor ve firavunu mezar odasına gidiyordu.

4. hanedan ile birlikte, firavunların mezarları bütünüyle piramit geometrisine sahip oldu. Mısır rahipleri bu şekle belli bir dinsel değer yüklüyorlardı. Güneş yaradılışının ilk gününde “benben” denilen piramit biçimli bir taşın üstünde doğmuştu. Piramit aynı zamanda en büyük tanrı Güneş tanrısının tanrısal gücünün, dünyadaki en büyük güç olan firavunun gücü ve düzenin de simgesiydi.




Firavun Keops’un mimarına Gize yöresinde yüzlerin eğimi ve kütlesi iyi dengelenmiş bir piramit yapıyı tasarlamak ve inşa etmek görevi düştü. Bir kaya çekirdeğin üzerine yerleştirilen Keops anıtı en büyük piramit neredeyse kusursuz olarak kuzeye bakacak şekilde konumlandırılmıştır ve yüksekliği 147 metredir. Mezar odası yapını kalbine yerleştirilmiştir. 400 tonluk 9 granit bloktan oluşan tavanın ağırlığı 5 adet yük boşaltma odası ile hafifletilmiştir



6 Aralık 2010 Pazartesi

Mim...


Omnia Vincit Amor (Latince: Aşk her şeyi yener)


Sevgili Kitap Kurduyum Ben beni unutmamış ve mimlemiş. Teşekkür ederim :) Konu "Aşk": "Size göre aşk nedir? Bir ilişkiden neler beklersiniz?"

Aşk bence; midemde kelebeklerin uçuşmasıdır, onun yanında al al yanaklarla dolaşmak, salakça şeyler yapmaktır, deliliktir, bencilliktir, mantığın olmadığı ülkede dört nala koşmaktır, ayaklarımın yerden kesilmesi ve mucizevi bir şekilde havada uçmak, suda yürümektir. Aşk kimine göre gelip geçici bir duygu seli, kimine göre yalandır. Ama benim içimde yaşayan, canlanan kimi zaman Persephone misali yeraltına inip gizlenen bir duygu. Eşimi çok sevsem de aşk başka bir şeydir ve ben ona tam dokuz yıldır aşığım.
Tabii bir de diğer aşkım daha var. Minik aşkım: Kurabiyem. Ona duyduğum aşk o kadar tarif edilemez ki kelimeler yetmez. Bunu sadece anneler bilir sanırım.


Bir ilişkide ise güven, saygı ve sevgi beklerim.

Bu mim en güzel yine Gizem'e gider :)) Onun aşk ile hissettiklerini merak ediyorum. Gizem söz sende sevgiler...








3 Aralık 2010 Cuma

Antik Mısır II

YA SUBAY YA KATİP OL...

Yazı İ.Ö. 4. bin yılda ortaya çıktı. Ardından daha da geliştirilerek devleti ve işleyişinin korunmasında büyük bir katkısı oldu. Ancak bu karmaşık bir yazıydı ve okuma-yazma sınırlı bir grubun sahip olduğu bir yetkiydi. Yine de yazı yönetsel, askeri sınıfta ve ruhban sınıfında bürokratik örgütlenmenin temeliydi. Herkes bir katibe baş vurmak zorundaydı. Katibe farklı sorumluluk derecelerine karşılık gelen görevler veriliyordu. İnsan tüm yaşamı boyunca sıradan bir sekreter olabilirdi (Mısır’da saygı gören bir meslek) yada kendini kapasitesine bağlı olarak, kamu yönetiminde, askeri yönetimde özellikle Yeni Krallıkta büyük kutsal bölgeler büyük ekonomik merkezler haline geldiğinde güzel işler bulabiliyordu.

Katipler, sanatçılar tarafından tipik bir duruşla resmediliyordu. Eteklerini üzerinde papirüs rulosunu dik tutabilmek için bağdaş kurmuş halde.

Sık kullanılan yüzlerce hiyeroglif işareti vardı ve canlı varlıkları, tanrıları, insan yada hayvan bedenlerinin bölümlerini, nesneleri ve aletleri, binaları, doğal öğeleri temsil ediyordu. Bu dizge, her imge bir nesne yada eylemi tanımladığı için ideogram (düşün-resmi yazısı) adını alır. Buna karşın çok sayıda olsa da, hiyeroglif son derece sınırlı sayıda kavramı gösterebiliyordu ve başka bir dizgeye gerek duyuluyordu. Sadece hiyeroglif resme bir anlam yüklemek için değil ona karşılık gelen sesi kullanmak için de alternatif bir dizgeye başvuruluyordu.

Ekonomik etkinliklerin gelişmesi , daha hızlı işleyen bir simgeler dizgesini gerektirdi. Böylece hiyeroglif işaretleri belli kalıplarla yazıldı .Yunanlılar bu yazıya hiyeroglif yani kutsal yazı dediler sadece dinsel metinlerin yazıldığını sanıyorlardı. Ancak yazı gündelik hayatta da kullanılmaktaydı.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails