5 Ocak 2009 Pazartesi

Antik Dönem Yazıtlarında Lanetlemeler


İnsanoğlu yüzyıllar boyunca mezarlarını korumak için pek çok yola başvurmuşlardır. Bu yollarla, mezar sahibinin huzurunun bozulmaması ve ölüye duyulması gereken saygı inancından kaynaklı olarak, mezarı soygunculardan korumak amaçlanırdı. Öncelikle mezar betimlemeleri ile insanları mezardan uzak tutma yoluna gidilmiştir. Özellikle bakışları ile insanları taşa çevirdiğine inanılan Medusa başı lahitlerde çok sık karşımıza çıkar. Bu kötülükleri uzak tutmanın resimsel yoludur. Bunun yanı sıra daha açıklayıcı olarak mezara yazılan cezalandırmalar Anadolu’da oldukça yaygındır. Bu cezalandırmalar temel olarak iki gruba ayrılır. İlk grup para cezalarıdır. Ceza, mezara zarar veren kişi mezar sahibinin belirlediği miktarı yine mezar sahibinin belirlediği yere (kent kasası, tapınak gibi resmi binalardan birine) vermesiyle sağlanır. Bu grubun içinde yer alan bir diğer formül de mezar sahibinin isteğine göre mezara zarar verildiğini görüp, ihbar eden kişinin ödenecek paranın bir kısmını almasıdır. Genellikle bu miktar cezanın 1/3’ü ya da 1/2’si kadardır. Bu şekilde mezara zarar verildiğini gören kişinin de bir vatandaşlık görevi olarak ilgili kurumlara bildirmesi ve bunun karşılığında da maddi bir kazanç sağlamasıyla ihbara teşvik amaçlanmaktadır.
İkinci grup ise lanetlemelerdir. Bu grupta da lanetlemeler iki değişik biçimde görünürler. İlki suçlu kişinin kutsal varlıklar önünde lanetli sayılmasıdır. Bu daha çok dini bir yaptırım olarak kişiyi engellemeye yöneliktir. Diğer bir biçimde “beddua” olarak kabul edeceğimiz lanetlemelerdir. Bunlar özellikle soyunun yok olması ya da toprak ve denizden ürün almamasına ilişkin beddualardır.
Para cezaları daha çok bir yasal yaptırım içerirdi. Para cezaları, mezara zarar veren kişiyi kanunlar önünde suçlu ve borçlu duruma düşürürdü. Ancak bu toplum vicdanına yetersiz gelmesi ya da suçlunun yaptığının günah, kendinin de dinsiz veya günahkar olacağının hatırlatılması amacıyla beddualar da eklenmiştir. Günümüzde olduğu gibi belki o dönemde de para cezaları yetersiz kalmış olabilir. Bu tarzda lanet ve beddualarla kişiyi mezardan uzak tutmaya çalışmışlardır. Kendi dönemleri içinde ne kadar başarılı olduğu bilinmemekle beraber sonraki dönemlerde, özellikle Hıristiyanlık inancının gelişmesiyle etkisini kaybetmiş ve hemen hemen tüm mezarlar soyulmuş ve tahrip edilmiştir.Yazıtlardan edinilen bilgilere göre genel olarak yazıtta izin verilenlerin dışında birilerinin gömülmesi, mezarın satılması, mezarın açılması veya tahrip edilmesi suçtu. Hatta mezar sahibinin mirasçıları da üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmedikleri zaman para cezası ödemek zorunda kalıyorlardı.
Sonuç olarak mezar yazıtlarında ki lanetlemeler o dönemin inançlarına ve sosyal yapısına ışık tutmaktadır. Ne kadar etkili oldukları kuşkulu olmalarına rağmen mezar sahibinin ölümünden sonra, huzurunun bozulmaması ve kalıcılığının simgesi olan mezarının yok olmaması için bu önlemi aldığı ve bir ölçüde rahatladığı açıktır. Ayrıca insanların buna ihtiyacının arttığı, para cezası ve lanetlemelerin bu kadar fazla oluşuyla anlaşılmaktadır. Aynı şekilde bu, tahribatın ve usulsüzlüğün de arttığı anlamına gelmektedir.

Genel olarak lanet, ilenç, beddua anlamlarına gelen Latince’de imprecatio, deprecatio, exsecratio, detestatio; Yunanca’da ἡ ἀρά ya da ἡ ἐπάρα kelimeleridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails